"Kemalizm bir ibadet biçimidir" Stockholm Supermarket 2008 sanat fuarında sergileniyor


“Kemalizm bir ibadet biçimidir” isimli afişim Stockholm’un en saygın çağdaş sanat fuarı olan Supermarket 2008’de Tegen 2 galerisi tarafından sergileniyor.

Fuara İsveç, Norveç, Danimarka, İngiltere, Polonya, Hollanda, Kanada ve ABD’den 36 galeri katılıyor. Yarın açılacak fuar üç gün sürecek ve binlerce kişinin ziyaret etmesi bekleniyor.

Afişim fuarda aşağıda yeralan iki metinle birlikte sergilenecek:

Metin 1:

Hakan Akçura, “Kemalizm bir ibadet biçimidir” adını taşıyan bu afiş tasarımını, Türkiye’nin bugüne kadarki en önemli bağımsız sanat gruplarından biri olan Hafriyat’ın düzenlediği “Allah Korkusu” başlıklı afiş sergisi için yaptı.

Sergi için sanatçılara yapılan çağrı metninde “Allah Korkusu” kavramına dört değişik yönden bakılabileceği belirtilmişti:

“1. Bireysel olarak, vicdanın sesi anlamında Allah korkusu. Yani ilk anlamıyla, inanç sistemi içinde kulun Yaradan’dan korkusu.

2. Toplumsal olarak, hızla muhafazakârlaşan, İslamileşen ve daha milliyetçi bir köşeye sıkışan Türkiye’de Allah korkusu. Aysbergin yüzeye çıkan popüler kısmı “Mahalle Baskısı”.

3. Allah korkusu üzerine Atatürksüzlük korkusu. Kabe / Anıtkabir, Müslümanlık / Laiklik, Hz. Muhammed / Atatürk. (Kesinlikle yanlış olan bu eşleşmeler, yanlış karşıt önermeler, toplumdaki kutuplaşmayı doğru gösteriyor olabilir. Serginin açılış tarihinin de 10 Kasım olduğu düşünüldüğünde her anlamıyla Atatürk’ün ölümü toplumun bir kesimi için trajik bir korku daha yaratıyor. Allah korkusu üzerine Atatürksüzlük korkusu…)

4. Küçülen dünya ve global ekonomi içinde Allah korkusu. Yerkürede zenginlik ile akıl, fakirlik ile korku birbirine sıkı sıkıya bağlı. Geleceği akıl’la kuranlar. Geleceği korku’yla kuranlar. Zengin ülkelerin bu dünya halinden ne tür çıkarları var?”

Sergi daha açılmadan Türkiye’de radikal İslamcı Vakit gazetesi, sergiyi Allah korkusu olmayanların Allah’a saldıracakları “Küstah sergi” olarak tanıtıp, yandaşlarına hedef gösterdi.

Açılış günü Hafriyat’ın İstanbul Karaköy’deki sergi salonuna gelen polisler ise Hakan Akçura’nın afişinin de içinde olduğu üç afişe dair inceleme başlattı. Sergiyi düzenleyen Hafriyat grubu sanatçılarının ve üç afişin tasarımcılarının savcılığa ifade vermek üzere çağrılacaklarını iletip gittiler.

Ertesi gün Radikal gazetesi, bu gelişmeleri birinci sayfasında manşetten yayınladı. “Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak” deyiminden yola çıkarak, radikal İslamcıların saldırısı beklenirken adli kovuşturmanın sözkonusu olduğunu duyurdu.

Afişi hakkında inceleme başlatılan bir sanatçı sergiden işini geri çekti. Hakan Akçura olası bir savcılık soruşturmasında vereceği ifadeyi bir gün sonra aynı gazetede kamuoyuna açıkladı:

“Sayın Savcı,

Hafriyat Karaköy’ün düzenlediği “Allah Korkusu” sergisinin basına da açıklanan çağrı metninin üçüncü maddesinde geçen “Atatürksüzlük korkusu,” yaptığım işi üzerinde temellendirdiğim korkudur.

Afiş tasarımımı, Türkiye’nin en önemli değerlerinden biri olduğunu düşündüğüm, düşünür, yazar, Prof. Murat Belge’nin gazeteci Berat Günçıkan’la yaptığı söyleşisinin şu cümlelerinden ilham alarak yaptım:

“Bizde de Cumhuriyet’le birlikte oluşan ideoloji tamamen seküler bir alternatif değildir. Kemalizm bir ibadet biçimidir. Dünya tarihinde kısa bir yer tutsa da, bu sekülarizasyon sürecine girmiş olmak, Allah’ı kaybetmiş olmak demektir…” (Murat Belge/Linç Kültürünün Tarihsel Kökeni: Milliyetçilik, Söyleşi: Berat Günçıkan, Agora Kitaplığı, Mart 2006, sayfa 15)

Bu cümleler tümüyle katıldığım cümlelerdir.

Afiş tasarımım bir soyutlamadır ve adı bu söyleşiden alıntılanmıştır: “Kemalizm bir ibadet biçimidir.”

Murat Belge’nin bu sosyo-politik saptamasının gündelik siyasi yaşantıda bire bir yansımalarını gördüğümüz günler yaşamaktayız.

Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi ideolojisi Kemalizm’dir ve paradoksal olarak devletin, ordunun ve bu resmi ideolojinin takipçisi olan insanların radikal islama karşı çıkışlarında Atatürk bir peygamber gibi anılmaktadır.

Afişim, tam da bu çelişkinin dışavurumudur. İslamın tabu kıldığı, kendi peygamberinin suretini çizdirmeme inancı, bana göre, artık tüm bu Atatürk takipçilerinin de sahip olabileceği bir inançtır. Birbirine çok karşı gibi görünen radikal islamcılar ve anti-demokratik kemalistler aynı tapınma biçimiyle davranmaktadır.

Bu inançla, bu ibadet biçimiyle, Mustafa Kemal, ulusal kurtuluş savaşının başkomutanı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olmaktan çok farklı bir kimliğe bürünebilmiş, saldırgan, savaş yanlısı adımlar, anti-demokratik yaptırımlar, hatta yeni bir askeri darbe ihtimali “Atatürkçülük” adına savunulabilir hale getirilmiştir.

Bir sanatçı olarak, ülkemin tek tek tüm bireylerinin, toplumsal katmanlarının ve kurumlarının dinle, ideolojilerle, etnik, ulusal, kültürel önyargı ve inanç sistemleriyle ilişkisi, ilgilendiğim, tartıştığım, kendi bakış açılarımı sunduğum, benle birlikte, yarattıklarımla birlikte yeniden tartışılmasını istediğim bir zemindir.

Bunu yapabileceğim ve sergileyebileceğimi düşünmem, düşünme ve düşündüklerimi iletme özgürlüğümün, bir sanatçı olarak yaratma özgürlüğümün, ötesi insanlık hakkımın doğal sonucudur.J

Saygılarımla…

Hakan Akçura”

Günlerce kamuoyunun ve medyanın yoğun ilgisiyle devam eden sergi, bir savcılık soruşturması açılmadan 2 Aralık 2007’de sona erdi.

Afiş ikinci kez Suparmarket’te sergilenmektedir.

Metin 2:

Türkiye Cumhuriyeti yasalarında Atatürk

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
BİRİNCİ KISIM

Genel Esaslar

I. Devletin şekli

MADDE 1. – Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

II. Cumhuriyetin nitelikleri

MADDE 2. – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.

III. Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti

MADDE 3. – Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.

Millî marşı “İstiklal Marşı”dır.

Başkenti Ankara’dır.

IV. Değiştirilemeyecek hükümler

MADDE 4. – Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.

Türkiye Cumhuriyeti
ATATÜRK ALEYHiNE iŞLENEN SUÇLAR HAKKINDA KANUN

Kanun Numarası : 5816 Kabul Tarihi : 25/7/1951

Madde 1 – Atatürk`ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Atatürk`ü temsil eden heykel, büst ve abideleri veyahut Atatürk`ün kabrini tahrip eden, kıran, bozan veya kirleten kimseye bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası verilir. Yukarki fıkralarda yazılı suçları işlemeye başkalarını teşvik eden kimse asıl fail gibi cezalandırılır.

Madde 2 – Birinci maddede yazılı suçlar; iki veya daha fazla kimseler tarafından toplu olarak veya umumi veya umuma açık mahallerde yahut basın vasıtasiyle işlenirse hükmolunacak ceza yarı nispetinde artırılır. Birinci maddenin ikinci fıkrasında yazılı suçlar zor kullanılarak işlenir veya bu suretle işlenmesine teşebbüs olunursa verilecek ceza bir misli artırılır.

Madde 3 – Bu kanunda yazılı suçlardan dolayı Cumhuriyet savcılıklarınca re`sen takibat yapılır.

Madde 4 – Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Madde 5 – Bu kanunu Adalet Bakanı yürütür.

Türkiye Cumhuriyeti
24/06/1973 tarih ve 1739 sayılı
Milli Eğitim Temel Kanunu

Madde 2 – Türk Milli Eğitiminin genel amacı Türk Milletinin bütün fertlerini Atatürk inkılâp ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı, Türk Milletinin millî, ahlâkî, insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmektir.

Madde 10 – Eğitim sistemimizin her derece ve türü ile ilgili ders programlarının hazırlanıp uygulanmasında ve her türlü eğitim faaliyetlerinde Atatürk inkılâp ve ilkeleri ve Anayasada ifadesini bulmuş olan Atatürk milliyetçiliği temel olarak alınır. Millî ahlâk ve millî kültürün bozulup yozlaşmadan kendimize has şekli ile evrensel kültür içinde korunup geliştirilmesine ve öğretilmesine önem verilir. Millî birlik ve bütünlüğün temel unsurlarından biri olarak Türk dilinin, eğitimin her kademesinde, özellikleri bozulmadan ve aşırılığa kaçılmadan öğretilmesine önem verilir; çağdaş eğitim ve bilim dili halinde zenginleşmesine çalışılır ve bu maksatla Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile işbirliği yapılarak Millî Eğitim Bakanlığınca gereken tedbirler alınır.

Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Temel Kanunu

VIII – Demokrasi Eğitimi

Madde 11 – (Değişik: 2842/md.3 16/06/1983) Güçlü ve istikrarlı, hür ve demokratik bir toplum düzenin gerçekleşmesi ve devamı için yurttaşların sahip olmaları gereken demokrasi bilincinin, yurt yönetimine ait bilgi, anlayış ve davranışlarla sorumluluk duygusunun ve manevi değerlere saygının, her türlü eğitim çalışmalarında öğrencilere kazandırılıp geliştirilmesine çalışılır; ancak, eğitim kurumlarında Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine aykırı siyasî ve ideolojik telkinler yapılmasına ve bu nitelikteki günlük siyasî olay ve tartışmalara karışılmasına hiçbir şekilde meydan verilmez.

Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı Yaygın Eğitim Kurumları Yönetmeliği

Türk Bayrağı ve Atatürk Köşesi

Madde 30 — Türk Bayrağının bulundurulması, temizliği, korunması ve kullanılmasında 22/9/1983 tarihli ve 2893 sayılı Türk Bayrağı Kanunu hükümlerine uyulur.

Kurumlarda, yönetimin bulunduğu binanın girişinde kolayca görülebilecek en uygun yerde Atatürk köşesi oluşturulur. Atatürk köşesine zeminden belli yükseklikte hazırlanan bir kaide üzerine Atatürk’ün büstü konulur. Atatürk’ün fotoğrafı, ayaklı kaidede Türk Bayrağı, İstiklâl Marşı ve Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi uygun biçimde asılır. Atatürk köşesinde madalyon, gravür, fotoğraf, Atatürk’ün eğitimle ilgili özdeyişleri ile kitap, tablo ve levhalara da yer verilebilir.

Türkiye Cumhuriyeti MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI İLKÖĞRETİM KURUMLARI YÖNETMELİĞİ

Resmi Gazete Tarihi: 27/08/2003

İKİNCİ KISIM : İlköğretimin Amaçları, İlkeleri ve Genel Konuları

İlköğretimin Amaçları

Madde 5 – Türk Milli Eğitiminin amaç ve ilkeleri doğrultusunda;

b) Öğrencilere, Atatürk ilke ve inkılaplarını benimsetme; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na ve demokrasinin ilkelerine, insan hakları, çocuk hakları ve uluslar arası sözleşmelere uygun olarak haklarını kullanma, başkalarının haklarına saygı duyma, görevini yapma ve sorumluluk yüklenebilen birey olma bilincini kazandırmak,

Öğrenci Andı

Madde 12 – İlköğretim okullarında öğrenciler, her gün dersler başlamadan önce öğretmenlerin gözetiminde topluca aşağıdaki “Öğrenci Andı”nı söylerler.

“Türküm, doğruyum, çalışkanım,
İlkem; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
Ey Büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene!”

Yabancı uyruklu öğrencilerin “Öğrenci Andı”nı söyleme zorunluluğu yoktur.

Dershane Araçları

Madde 145 – Dershanede öğrenci sayısına göre sıra ve masa bulundurulur. Sıralar, öğrencilerin yaşları, fiziki gelişmeleri ve çalışma şekline göre yerleştirilir.

Dershanelerde yazı tahtasının üst kısmına Atatürk’ün portresi, onun üstüne ay yıldız sağa bakacak şekilde Türk Bayrağı, Atatürk’ün portresinin duruşuna göre sağına İstiklal Marşı, soluna Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi asılır. Öğretim yılı süresince öğrenci-öğretmen iş birliği ile geliştirilen ve güncelleştirilen Atatürk Köşesi oluşturulur.

Atatürk Köşesi

Madde 148 – Atatürk köşesi, okul binasının girişinde, uygun bir yerde temiz, düzenli, Atatürk’ün hayatını, inkılaplarını yansıtacak ve anlamlı bir kompozisyon oluşturacak şekilde düzenlenir ve zamanla geliştirilir.

Koridorun Düzeni

Madde 149 – Okul koridorlarında Atatürk’ün eğitim ve diğer konularla ilgili düşüncelerini açıklayan söz, yazı ve resimlerle Talim ve Terbiye Kurulunca önerilmiş Türk büyüklerine ait resimler ile Türk tarih ve kültürüne ait levhalar ve haritalar, eğitici ve sanat değeri olan resimler, saat ve takvim ile okul gazetesi bulundurulur.

Reklam

Daha açılmayan sergi Allah Korkusu’na Vakit’li saldırı

Vakit gazetesi, benim de katılacağım 10 Kasım 2007 tarihinde açılacak olan “Allah Korkusu” konulu afiş sergisini alenen hedef olarak gösterdi.

Vakit’te çıkan haber ve Hafriyat’ın basın açıklaması aşağıda yeralıyor:


Hafriyat’ın basın açıklaması

Hafriyat Karaköy, 10 Kasım tarihinde “Allah Korkusu” konulu afiş sergisini açıyor. 05 Kasım tarihli Vakit gazetesinde ise henüz açılmamış olan sergiyle ilgili olarak “Küstah Sergi” başlıklı bir haber yayımlandı. Vakit, yazısında “sanat adı altında, sövgü kültürü inşa ediliyor” iddiasında bulunuyor, “…sergi şimdiden halkın tepkisini çekti” diye yazıyor, ayrıca “…sergide, Allah korkusunun olumlu değil olumsuz yönleri gösterilmeye çalışılacak” diye ekliyor. El insaf, daha afişleri görmeden nereden bildiler.

Bu serginin amacı sövgü veya maneviyat dünyasına sataşmak değil; Allah korkusu kavramından hareketle, her türlü iktidarın “korku”yu kullanma şekillerini araştırmak. Sergi metninde belirtildiği gibi, “Artık ayırmamızı bekliyorlar: Müslümanı Hıristiyandan, ateisti sofudan, gizliyi açıktan. (…) Atatürkçüyü İslamcıdan, konu Cumhuriyetse birinciciyi ikinciciden, Batıcıyı Doğucudan ayır dur. Ayırmayıp arayana, şüphe duyana tahammül yok, ama şüphenin engellenmesinden beteri birinci elden bir tecrübenin önüne konulan kalıplar, isimler, sınıflandırmalar, kişinin kendini tanımasının önüne çıkan dur bakalım işaretleri.”

Vakit gazetesindeki yazının amacının sergiyi açılmadan baskı altına almak ve hedef göstermek olduğu ortada. Korku ve tehdit politikası yaratarak tartışma kabul etmeyen bir ayrımcılığa kapı aralayan bu önyargılı, gerçekten uzak ve birilerine Hafriyat Karaköy’ü hedef gösterme amaçlı haberdeki yargılar asılsız ve yalandır. Bu kışkırtıcı haberle nasıl bir hava oluşturulmak istendiğinin örneklerini daha önce gördük.

Herkesi açılışa bekliyoruz.

Hafriyat Karaköy
Açılış: 10 Kasım Cumartesi, saat 18:00

Serginin Facebook linki

Hafriyat Karaköy Sergi Koordinatörü Deniz Erbaş, Hürriyet’e yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Vakit Gazetesi’nde yeni sergimiz için bu haber çıktı ama daha katılacak olan eserler bile ortaya çıkmış değil, elimizde sadece bir kaç eser var. Biz 60’a yakın katılım bekliyoruz. Yani kimse serginin içeriğini görmüş değil. Daha önce de 57 sanatçının katılımıyla bir Alternatif Seçim Afişleri Sergisi düzenlemiştik. Bu sergide siyasi grupları rahatsız edebilecek afişler vardı ama tehdit ya da tenkit almadık. Bu sergiyle ilgili de bize ulaşan bir tepki yok. Tekzip için yasal yola başvurduk.”

Sergi için sanatçılara yapılan çağrı metninde “Allah Korkusu” kavramına dört değişik yönden bakılabileceği belirtiliyor:

“1. Bireysel olarak, vicdanın sesi anlamında Allah korkusu. Yani ilk anlamıyla, inanç sistemi içinde kulun Yaradan’dan korkusu.

2. Toplumsal olarak, hızla muhafazakárlaşan, İslamileşen ve daha milliyetçi bir köşeye sıkışan Türkiye’de Allah korkusu. Aysbergin yüzeye çıkan popüler kısmı “Mahalle Baskısı”.

3. Allah korkusu üzerine Atatürksüzlük korkusu. Kabe / Anıtkabir, Müslümanlık / Laiklik, Hz. Muhammed / Atatürk (Kesinlikle yanlış olan bu eşleşmeler, yanlış karşıt önermeler, toplumdaki kutuplaşmayı doğru gösteriyor olabilir. Serginin açılış tarihinin de 10 Kasım olduğu düşünüldüğünde her anlamıyla Atatürk’ün ölümü toplumun bir kesimi için trajik bir korku daha yaratıyor. Allah korkusu üzerine Atatürksüzlük korkusu…)

4. Küçülen dünya ve global ekonomi içinde Allah korkusu. Yerkürede zenginlik ile akıl, fakirlik ile korku birbirine sıkı sıkıya bağlı. Geleceği akıl’la kuranlar. Geleceği korku’yla kuranlar. Zengin ülkelerin bu dünya halinden ne tür çıkarları var?”

"Günaydın" İsveç!

Yeni tamamladığım 87 dakikalık, iki bölümlü video performansım “Godmorgon” (Günaydın) 25 Ekim’den 18 Kasım’a kadar, Stockholm’de, Tegen 2 “proje, sahneleme ve sergi mekanı”nda gösterilecek.

Videoperformansımı içeren ve “Ben, sahibimin köpeği” başlığını taşıyan karma sergiye, benim dışımda, Carl Mikael von Hausswolff, Dmitri Plax, ARK – Dariush M Doust ve Tegen 2yi eşi sanatçı Gunilla Sköld Feiler‘le birlikte vareden besteci, müzisyen ve görsel sanatçı Dror Feiler yeralıyor.

Aşağıda tanıtım metninin çevirisini okuyabileceğiniz sergi, Muhammed suretleri, meydan köpeği heykel tasarımları ve ölüm fetvalarıyla yeniden alevlenen güncel tartışmayı, seçilmiş, farklı bir zemine yükseltme çabası, önerisi ve dışavurumu. Metnin altında ise sergiye katılan videoperformansımın 8 dakikalık ilk bölümü “Epilog”un tamamını izleyebilir ve 79 dakikalık ana videonun görsellerini bulabilirsiniz.

Sergi metninin son cümlesiyle: Hoşgeleceksiniz! Ben, sahibimin köpeği

Göçmenlere karşı İsveçli yaklaşımı karşıtlıkları içerse de, temelde hoşgörü ve önyargısızlığa dayanıyor. Buna karşılık müslümanlara karşı varolan potansiyel düşmanlığın boyutu ise kaygı verici.
(Dagens Nyheter’de* çokkültürlülük araştırması üzerine 27 Eylül 2007’de yapılan başyorumdan)

“Ben, sahibimin köpeği” sergisi, aşağı yukarı Orhan Pamuk’un romanından alınan “Ben bir köpeğim” isimli metnin çevresinde dönüp dolaşıyor. Köpekler, tarihin arka bahçesinden, havlayarak dilleniyor. Evet, bu (“sınırsız” görüş bildirme özgürlüğüyle) batı ile (“koşullu” görüş bildirme özgürlüğüyle) doğu arasındaki kırılma noktasında sembolik bir buluşma.

Bu sergide KİM OLDUĞUN, NE YAPTIĞIN VE NE TÜR BİR KÖPEK OLDUĞUNA bağlı olarak, hem islam dünyasından, hem de batı dünyasından köpekler ve “köpek yaşamları” ile buluşacağız. Diğer yandan sergi, abartılı kibrimize ve doğudan da batıdan da gelsek, yahudi ya da arap, isveçli ya da göçmen** de olsak sahip olmadığımızı sandığımız kendi önyargılarımıza da meydan okuyor.

TEGEN 2, geleneksel galeri ve sanat merkezlerinden, güncel tartışmalara beklenmedik hızda vuruş yapmanın büyük yararına inancı ve bu vesileyle özenli ve ayrıntılı soruları sorabilmesi avantajıyla ayrılıyor: Güncel sanat keyif vermenin, bazılarının mal ve statüsünü yükseltmenin ve/veya bir sürüleri için de boş bir provokatif jest olmanın ötesine geçebilir mi? Sanat, çok sayıda insanın haberdar olduğu kamuya açık tartışmalarda da gerçek bir rol oynayabilir mi? Haydi biraz da yazılmayanı uzmanca arayan, söylenmeyenlere ve unutulması tercih edilenlere odaklanan “derridacı” stratejiyle (Derrida’nın düşünsel yöntemiyle) yaklaşalım! Ki çoğu zaman ifşa edici olanlar da bunlardır…

Hoşgeleceksiniz!

* İsveç’in gündelik en büyük iki gazetesinden biri. Sosyal demokrat eğilimlidir. [HA] ** Özgün metinde kullanılan, İsveç argosunda yeralan ve göçmenleri aşağılayan ”blatte” kelimesinin dilimizde tam karşılığı yok. [HA] TEGEN 2
Açılış: 25 Ekim 2007 17-20 arası Açık: Perşembe-Pazar 12-17 Adres: Bjurholmsg. 9b, Stockholm.
Metro istasyonu: Skanstull


Godmorgon (Günaydın)
87 dakika
Hakan Akçura, 2007, Stockholm



Epilog
8 dakika
İsveççe, türkçe altyazılı