Yeni imzalarla: Halil Savda ve barış yürüyüşçülerinin yanındayız!

Kaleme aldığım ve sanat/kültür çevrelerinde yaygınlaştırdığım kampanya metnini yeni gelen imzalarla son kez yeniliyorum. Bianet’te ve “Bariş için Vicdani Red” grubunda yeralan, imza kampanyasının “süren” bir kampanya olduğuna dair yanlış duyurular yüzünden -ya da sayesinde- imza verenlerin sayısı 168’e ulaştı. 

Bu kampanyayı, en kısa ve yaygın duyuru yapabileceğim kendi meslek alanımda yaygınlaştırdım ama bu yeni kattığım imzaların kaçının sanat/kültür çalışanı olduğunu artık bilemiyorum. Aslında bunun öneminin de kalmadığı bir aşamaya geçildiğini de düşünüyorum. Benim dışımda birilerinin daha geniş, yaygın bir destek kampanyasını başlatmasının belki de zamanıdır.

————-

Halil Savda ve barış yürüyüşçülerinin yanındayız!

Biz bu topraklarda on yıllardır süren kanlı savaşın tanığı ve mağduru olan sanat ve kültür insanları, Halil Savda ve diğer 
barış yürüyüşçüleriyle sınırsız dayanışmamızı duyurmak isteriz. 

Osmaniye’de kalkışıldığı gibi, bu haklı, anlamlı, özel barış yürüyüşüne engel olmak isteyecek her kurum ve kişi, barışa 
gönül veren herkes gibi bizi de karşısında bulacaktır.

Halil Savda’nın dediği gibi:

Kürt sorunu savaşla, daha çok güvenlik önlemiyle değil, daha çok özgürlük, daha çok barışla çözülebilir!
Savaş kaderimiz değildir, olamaz! Bu savaşı durdurabiliriz, durdurmalıyız!
Bu toprakların en çok ihtiyaç duyduğu şey barış! Tarafları çatışmayı durdurmaya çağırıyoruz!

O küçük bir adım attı; bu adımı hep birlikte çoğaltacağız!

Necati Abay, Altan Açıkdilli, Esra Açıkgöz, Gülsün Ağaoğlu, Ali Akay, Gökhan Akçura, Hakan Akçura, Nazire Akçura, Ayşe Kudra Akdeniz, Cihan Aktaş, Birhan Alakır, Tuğba Alakır, Hatice Altınışık, Gökçe Altunay, Fırat Arapoğlu, Faruk Arhan, Rana Arıbaş, Uygar Asan, Hatice Aslan, Mehmet Atak, Şule Ateş, Claudine Avetyan, Hasan Salih Ay, Sunar Kural Aytuna, Begüm Baki, Pelin Başaran, Pelin Batu, Kerem Ozan Bayraktar, Cihan Uzunçarşılı Baysal, Burak Baysun, Elif Bereketli, Ayşe Lebriz Berkem, Saniye Boran, Beyza Boynudelik, Ludmilla Büyüm, Canan, Derya Cebecioğlu, Banu Cennetoğlu, Semra Çelebi, Aydan Çelik, Özge Çelikaslan, Yalçın Çıdamlı, Kadir Çıtak, Bahar Çuhadar, Yetvart Danzikyan, İsmet Değirmenci, Nimet Demir, Hande Demircioğlu, Seda Demirdelen, Sinan Demirtaş, Suzan Doğan, Janet Durna, Betül Dünder, Erol Egemen, Gülsüm Ekinci, Cemal Ener, Aslı Erdoğan, Emine Uçak Erdoğan, Saltuk Erginer, Haydar Ergülen, Murat Ertel, Yücel Erten, Aynur Eryılmaz, Ömer Faruk, Sevtap Şahin Genç, Murat Germen, Yasemin Göksu, Mehmet Güç, Halime Güner, Arzu Filiz Güngör, Mahir Günşiray, Ayşegül Gürdal, Hakan Gürel, Defne Gürsoy, Birgül Hakan, Mustafa Horasan, Deniz Ilgaz, Zeynep Işıklar, Esin İdil, İnsel İnal, Fatoş İrwen, Şirin İskit, Barış Karacasu, Murat Kapkıner, Mustafa Kaplan, Deniz Karabacak, Esra Karataş, Erdal Karayazgan, Şule Kangüleç, Burak Karacan, Deniz Karakaş, Gülfem Kessler, Aysel Demir Kılavuz, Esra Koç, Vasıf Kortun, Erden Kosova, Mahmut Wenda Koyuncu, Rauf Kösemen, Yaşar Kurt, Bilal Lekesiz, Levent Pişkin, Murat Meriç, İnanç Mısırlıoğlu, Murat Morova, Serpil Odabaşı, Sevin Okyay, Demiray Oral, Ceren Oykut, Pınar Öğrenci, Kerem Öktem, Nuray Önoğlu, Işın Önol, Ayça Örer, Nilay Örnek, Zuhal Özden, Emine Özkaya, Nurten Özkoray, Aslı Öktener, Damla Özlüer, Özkan Öztürk, Mustafa Pancar, Ahmet A. Sabancı, Yavuz Saç, Aysel Sağır, Ersin Salman, Uğraş Salman, Günal Salt, Levent Soy, Niyazi Selçuk, Doğan Şahin, Ümit Şahin, Tansu Şen, Necla Şengül, Ali Şimşek, Macide Şimşek, Ersoy Tan, Melek Taylan, Zeynep Tanbay, Hülya Tarman, Tuluhan Tekelioğlu, Hasan Özgür Top, Reyhan Toplu, Taylan Tosun, Zeynep Tozduman, Ayla İşler Tsekka, Yücel Tunca, Ahmet Uluğ, Serpil Ünal, Ertan Vecdi, Hakan Vreskala, Özcan Yaman, Nimet Yardımcı, Ömer Emre Yavuz, Şendoğan Yazıcı, Seçil Yersel, Sibel Yerdeniz, Hülya Yetişen, Abdullah Yılmaz, Duygu Yılmaz, Levent Yılmaz, Nazım Ünal Yılmaz, Serra Yılmaz, Nalan Yırtmaç, Şanar Yurdatapan, Doruk Yurdesin, Leyla Yücel, Emre Zeytinoğlu

Reklam

Halil’e mektuplar – 3


“Ben barış yürüyüşçülerinin hiçbirini şahsen tanımadım. Aralarından bildiğim ve uzundur takip ettiğim sadece başı derde girdikçe, yazdıkça, hakkında yazıldıkça, Halil Savda’ydı. Başlattığı yürüyüşün ilk gününden beri o ve katıldıkça diğerleri, önlerine çıkan her fırsatta konuştular, demeç verdiler, anlattılar. Çok sık değildi bu olanak. Yürüyorlardı çünkü. Ama o birkaç video ve radyo programının ardından, neredeyse her biri hakkında artık seslerini, şivelerini, seçtikleri cümleleri dinleyen bir insan olarak kişisel, detaylı düşüncelerim var. Tüm bu düşüncelerimi, tek bir kelime ile özetleyebilirim size: Çok gerçekler! 

Halil’in yola çıkış metninin içeriği de gerçekti, olması gerektiği gibiydi, Halil’di. Bugünlerde Türkiye’de bayilerde olması gereken Evrensel Kültür’ün “Türkiye linç haritası” çalışmam hakkında sordukları soruları cevaplarken, sözü bu yürüyüşe getirmiştim, bilerek ve isteyerek. Şöyle tanımlamıştım yürüyüşü: “Ayaklarına kına yakan kürt analar, yerel inisyatifler dışında 15 gündür, 350 kilometredir güya bu ülkede barışı arzulayan, kitleleri yönlendirme, bu yürüyüşten haberdar etme gücüne sahip herkes bu yürüyüşe karartma uyguluyor. Buna rağmen bu yürüyüşün katılımcıları ve destekçileri tek tük de olsa artmaya başladı. Yaklaşık kırk gün daha yürünecek. Tam da, doğru ile yanlışın, barış ile savaşın, samimiyet ile riyanın, köle ruhu ile bağımsız ruhun, dün ile özlenen yarının arasından… Ben bir barış eylemcisi sanatçıyım. Benim için her gün artan sayıda yeni asker ve gerilla genç bedenlerin düştüğü bugünlerde bu kanlı topraklarda bundan daha önemli bir şey yok.” Şimdi ekliyorum: Bu eylem -uygulayıcıları farkında olsa da, olmasa da- çok güçlü bir dönüştürücü güce sahip! Onu bu adalete aç topraklarda elbette ki çok yapılagelen diğer yürüyüşlere ya da her gün Taksim’den Tünel’e, Tünel’den Taksim’e bağırarak yolalmaya benzetmeye kalkmak sadece haksızlık değil, gaflet de…

Dört gün boyunca imza topladım kendi meslek alanımdaki insanlardan ve kimse bana bu, yani “bu adı belli 109 sanat ve kültür insanının” altına birlikte imza attığı bir başka metin daha gösteremez. Bianet, imza kampanyamızı yanlış olarak “başladı” diye haberleyince, yeni onlarcası daha bugün ismini yollamış bana… Ne yapmalıyım da onları da görünür kılmalıyım diye düşünüyorum. Belki de birinci gün, ikinci gün diye uzadıkça yayınlanmalı bu liste. Karar veremedim. 

Halil, son günlerde,”bu topraklarda hangi partiye oy verirse versin, hangi siyasal düşüncede olursa olsun barışı dileyen, çağıran, isteyen, özleyen herkes bizi destekleyecektir,” derken doğru bir şeyi vurguluyor. Üstelik, yola çıkılan ilk günden bu yana, “Kürt sorunu savaşla, daha çok güvenlik önlemiyle değil, daha çok özgürlük, daha çok barışla çözülebilir!” demeyi sürdürüyor olmasına rağmen, belki de artık “o yüzden”. Bu alışılmadık…

Osmaniye engellemesinin hem boşa çıkarıldığı, hem de yürüyüşün nihayet kalabalıklarca da kısmen de olsa görülmesine hizmet ettiği, desteğin arttığı ama yine de medyada karartmanın sürdüğü bugünlerde, şu son 2-3 haftada, hele ki Suriye’yle savaşın da kıyısına gelmişsek, artık rahatlıkla şunu söyleyebiliyorum: 1978’den beri şu ya da bu biçimde içinde olduğum, yakından izlediğim Türkiye barış mücadelesinin en gerçek, en doğru zamanda gerçekleştirilen ve bu coğrafyada en zor olanı da başararak, savaştan beslenen hiçbir tarafa göbeğini şu ya da bu kadar bağlamayan bu yalın ve soylu yürüyüşe sınırsız destek vermek, yüreğimizin, acımızın, akan kanımızın, giden yıllarımızın borcu… Onlar gerçekten Savda’mız olmalı! Tek kaygımız, ortak çabamız da, biz onlarla ve daha kalabalık kenetlendikçe, bu sürecin niteliğini dönüştürmeye çalışacaklara “karşı” olmalı derim.

Dostlukla…”

Bu “Ölüm yolunda barış yürüyüşçüsü (Halil Savda)” facebook grubunda başlayan tartışmaya yazdığım not, ister istemez Halil’e üçüncü mektubum oldu. 

Kardeşin.

Hakan Akçura
3 Ekim 2012
İsveç saatiyle 00:56

Halil Savda’nın barış yürüyüşüne destek poster tasarımlarım

Halil Savda’nın barış yürüyüşüne eşlik eden blogfacebook sayfası ve facebook grubu sizi bekler.

Halil Savda ve barış yürüyüşçülerinin yanındayız!


Halil Savda ve barış yürüyüşçülerinin yanındayız!

Biz bu topraklarda on yıllardır süren kanlı savaşın tanığı ve mağduru olan sanat ve kültür insanları, Halil Savda ve diğer barış yürüyüşçüleriyle sınırsız dayanışmamızı duyurmak isteriz.

Osmaniye’de kalkışıldığı gibi, bu haklı, anlamlı, özel barış yürüyüşüne engel olmak isteyecek her kurum ve kişi, barışa gönül veren herkes gibi bizi de karşısında
 bulacaktır.

Halil Savda’nın dediği gibi:

Kürt sorunu savaşla, daha çok güvenlik önlemiyle değil, daha çok özgürlük, daha çok barışla çözülebilir!
Savaş kaderimiz değildir, olamaz! Bu savaşı durdurabiliriz, durdurmalıyız!
Bu toprakların en çok ihtiyaç duyduğu şey barış! Tarafları çatışmayı durdurmaya çağırıyoruz!

O küçük bir adım attı; bu adımı hep birlikte çoğaltacağız!

Ali Akay, Gökhan Akçura, Hakan Akçura, Ayşe Kudra Akdeniz, Fırat Arapoğlu, Rana Arıbaş, Uygar Asan, Mehmet Atak, Şule Ateş, Hasan Salih Ay, Sunar Kural Aytuna, Canan, Kerem Ozan Bayraktar, Cihan Uzunçarşılı Baysal, Burak Baysun, Ayşe Lebriz Berkem, Saniye Boran, Beyza Boynudelik, Ludmilla Büyüm, Banu Cennetoğlu, Aydan Çelik, Özge Çelikaslan, Yalçın Çıdamlı, Kadir Çıtak, Bahar Çuhadar, Yetvart Danzikyan, İsmet Değirmenci, Hande Demircioğlu, Seda Demirdelen, Sinan Demirtaş, Janet Durna, Erol Egemen, Gülsüm Ekinci, Cemal Ener, Aslı Erdoğan, Emine Uçak Erdoğan, Saltuk Erginer, Haydar Ergülen, Murat Ertel, Yücel Erten, Aynur Eryılmaz, Sevtap Şahin Genç, Arzu Filiz Güngör, Mahir Günşiray, Ayşegül Gürdal, Mustafa Horasan, Deniz Ilgaz, Zeynep Işıklar, Esin İdil, İnsel İnal, Fatoş İrwen, Şirin İskit, Barış Karacasu, Mustafa Kaplan, Deniz Karabacak, Esra Karataş, Şule Kangüleç, Burak Karacan, Gülfem Kessler, Esra Koç, Vasıf Kortun, Erden Kosova, Mahmut Wenda Koyuncu, Rauf Kösemen, Yaşar Kurt, Bilal Lekesiz, Levent Pişkin, Murat Meriç, İnanç Mısırlıoğlu, Murat Morova, Serpil Odabaşı, Sevin Okyay, Ceren Oykut, Pınar Öğrenci, Kerem Öktem, Nuray Önoğlu, Işın Önol, Ayça Örer, Emine Özkaya, Nurten Özkoray, Mustafa Pancar, Ahmet A. Sabancı, Yavuz Saç, Uğraş Salman, Günal Salt, Niyazi Selçuk, Ümit Şahin, Ali Şimşek, Ersoy Tan, Zeynep Tanbay, Hasan Özgür Top, Yücel Tunca, Ahmet Uluğ, Ertan Vecdi, Hakan Vreskala, Özcan Yaman, Ömer Emre Yavuz, Şendoğan Yazıcı, Seçil Yersel, Sibel Yerdeniz, Abdullah Yılmaz, Duygu Yılmaz, Levent Yılmaz, Nazım Ünal Yılmaz, Serra Yılmaz, Nalan Yırtmaç, Şanar Yurdatapan, Doruk Yurdesin, Emre Zeytinoğlu

Halil’le ve barış yürüyüşçüleri ile dayanışanlar…

İzmir Yeni Anayasa için Barış Girişimi 29 Eylül 2012 günü afiş tasarımlarımı da kullandığı bir dayanışma eylemi düzenledi. Barışa gönül verenleri ve elbette beni çok sevindirdiler. 

İzmir Yeni Anayasa için Barış Girişimi’nin facebook sayfasına bu adresten ulaşılabilir.

Halil Savda’nın barış yürüyüşüne destek poster tasarımlarımın yüklenebilir, basılabilir, dağıtılabilir, asılabilir yüksek çözünürlüklü belgeleri ise bu linkte.


Posterleri okullarında, derneklerinde, partilerinde, etkinliklerinde kullananlardan tek ricam var: Olanaklıysa onların asılı oldukları, kullanıldıkları ortamı, durumu, hali fotograflayıp bana yollamaları: hakcura@gmail.com

Halil Savda’nın yürüyüşüne eşlik eden blogfacebook sayfası ve facebook grubu sizi bekler.

Fotograflar: Sinan Canbay

Dikilmesi mümkün "İzmirli ırkçılar" heykel tasarımı


(Olay aşağıda anlatılıyor. Ama yayınlanan bir tek fotograf bile daha iyi göstermiyor mu olan her şeyi aslında…)

BASINA VE KAMUOYUNA

İzmir’de bugün, 22 Kasım 2009 günü, Demokratik Toplum Partisi konvoyuna ve parti yöneticilerine taş ve sopalarla vahim bir saldırı düzenlendi. Olayı yaşayanların anlatımlarına göre Hatay Caddesi boyunca evlerin balkonlarında taşlar biriktirildiği ve bu taşların konvoya atıldığı, trafik polislerinin konvoyun önünü kesmesi ile zaten cadde kenarında konvoyun geçişini beklemekte olan insanların, duran araçlara linç etmek üzere taş ve sopalarla saldırıda bulunmasıyla olaylar başladı.

Yine olayı yaşayanların ve tanık olanların anlatımlarına göre; saldırganların çoğunluğu ‘kurt işareti’ yapmakta ve konvoydakilere yönelik olarak hakaret içeren sloganlar atmaktaydılar. Olay sırasında çok sayıda insan yaralandı ve araçlar zarar gördü.

Olay yerinde bulunan güvenlik güçlerinin saldırgan gruba etkili biçimde müdahale etmemesini, konvoyun güvenliğini almamasını, bu faşist saldırının ulusal basının büyük bir kısmında “vatandaş protestosu, DTP konvoyunda kavga, öfkeli kalabalık…” gibi sözlerle aktarılmasını endişe verici buluyoruz. Yaşananlar, bu saldırının bir anda ve kendiliğinden ortaya çıkan bir ‘öfke patlaması’ değil; günler öncesinden organize edilen, bilinçli ve programlı bir provokasyon olduğunun göstergesidir.

Planlı olduğu, yetkililerin haberdar olduğu ve yönlendirdiği yönündeki pek çok görgüye dayanan iddialarla gündeme gelen bu faşist saldırı Kürt ve Türk halklarının kardeşliğine gölge düşürmeye yöneliktir.

Geçtiğimiz yıllarda “duyarlı vatandaş tepkisi” diye başlatılan linç kampanyasının yeniden hayata geçirildiğinin göstergesi olan bu saldırı önümüzdeki günlerde Demokratik Toplum Partisi’nin yapacağı yurt gezileri açısından da kaygılanmamıza sebep olmuştur. Yaşanan ve yaşanacak muhtemel saldırılardan yetkililerin sorumlu olduğunu hatırlatıyor ve sürecin yasal olarak da takipçisi olacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz.

23.11.2009 Pazartesi günü saat 12.30’da Konak Eski Sümerbank önünde pek çok parti ve demokratik kitle örgütü yaşanan saldırıya ilişkin basın açıklaması yapacaktır. Saldırıyı kınamak ve kamuoyu ile paylaşmak için biz de orada olacağız. [Basın toplantısında tasarımımı ellerinde taşımak isteyenler, yüksek çözünürlüklü kopyasını aşağıdan indirebilirler. HA]

Tüm duyarlı kamuoyuna duyururuz.

Saygılarımızla.

İnsan Hakları Derneği İzmir Şubesi
Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir Şubesi

Bu fotograf haberle ilgili albüm sayfasından ve “En son haber” sitesinden alındı ama onlar nereden aşırdı, aslında onu bulmak lazım.

Tasarımın yüksek çözünürlüklü kopyasına aşağıdaki resme tıklayarak ulaşabilirsiniz. HA


Olay hakkında:

DTP’li dostlarımızın yanındayız

Türkiye’ye barışın gelmesini ne kadar çok istediğini “17. 500 faili meçhulü de unutmaya hazırız. Yeter ki barış gelsin, akan kan dursun… ” ya da “barışı görelim Allah canımızı alsın” gibi ifadelerle, yetkililere, basının da önünde, sık sık anlatmaya çalışmış olan DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk’ün de aralarında bulunduğu; mecliste 21 milletvekiliyle temsil edilen, Türkiye’nin binlerce noktasında yasayla koruma altına alınmış binaları bulunan bir siyasi partinin, Demokratik Toplum Partisi’nin yasal mitingine katılmak üzere, 200 kadar araçla havaalanından şehre gelen bir konvoy dolusu insan, canlarına kast edilecek biçimde ağır bir saldırıya uğradı.

Ellerinde taş, sopa, piknik tüp, sandalye, şezlong, lavabo taşı, bariyer demiri gibi öldürücü olabilecek nesnelerle, sırf Kürt oldukları önyargısıyla, yoldan geçen arabaların içindeki insanlara saldıranlar, tabii ki derhal tespit edilip yakalanmalı ve bunlara, ortaya çıkardıkları büyük hasar da dâhil, her türlü maddi ve manevi cezalar verilmelidir. Bunun görüntülü ve sesli kanıtları çeşitli basın yayın organlarında kamuoyuna sunulmuştur.

Bu olayda, saldırıyı başlatan ve polisin havaya ateş açarak dağıttığı grubun, sonradan tekrar toplanarak yürüyüş yapmasına izin veren ya da göz yuman tüm yetkililer sorumludur. Cana ve mala kastettikleri açıkça anlaşılan kişileri gözaltına almayan, konvoyun geçeceği güzergâhta yeterli güvenlik önlemi oluşturmayan, provokasyon olasılığına karşı istihbaratı varsa bile paylaşmayan bütün devlet memurları incelemeye alınmalıdır.

Konvoya saldırının MHP’nin sokak örgütü Ülkü Ocakları’ndan çıkan grupların bir araya gelmesiyle başladığı; aynı grupların, sonrasında bir yürüyüş yaparak tekrar aynı binaların önünde toplandıkları basında yer almıştır. Başta bu örgütlü saldırının olduğu bölgedeki MHP ve Ülkü Ocakları yetkilileri olmak üzere, MHP Genel Merkez yöneticilerine kadar pek çok kişi soruşturulmalıdır.

DurDe Girişimi olarak, “barış süreci”ne çok büyük destekleri olduğunu düşündüğümüz DTP’li dostlarımıza yapılan ırkçı-etnik milliyetçi saldırıyı kınıyor, hükümeti ve tüm devlet yetkililerini ilân ettikleri barış sürecindeki görevlerini yerine getirmeye davet ediyoruz. Barışa mal olacak her davranış ve tutumdan kaçınmak, herkesten önce, tüm masraflarını da karşılayarak, yaşadığımız ülkeyi yönetmesine izin verdiğimiz devlet ve hükümet yetkililerinin görevidir.

Irkçı saldırganlığa maruz kalan tüm DTP’li dostlarımıza geçmiş olsun diyor, barış yürüyüşünde yan yana yürümeye devam edeceğimizi bildiriyoruz.

Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe Girişimi
24.11.2009
İzmir usulü demokrasi
Faşizmin başkenti: İzmir
Taş atan sarışınsa problem yok mu yani?
Diyarbakır’da, ve bir kez daha ‘mesela me…’
Kaplan: Başbakan kafayı yemiş
‘Operasyonel’ vicdan, sahte belge…
Böyle devlet, böyle toplum

İlk taş İzmir’den
Ahmet Türk’ten ‘gerginlik’ açıklaması
DTP konvoyuna saldırı protesto edildi
DTP, İzmir Emniyet Müdürü ve Valisi hakkında soruşturma istedi
“MHP ve CHP Kışkırttığı Kitleyi Kontrol Edemiyor”
İzmir’de taş devri
“İzmir’de Barış İsteyenler Savaş İsteyenlerden Daha Çok”
“İzmir’deki ‘Vatandaş Tepkisi’ Değil, Faşist Saldırı”