25. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde "Türkiye’de video sanatının 40 yılından 40 video" seçkisi

Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı tarafından düzenlenen, Türkiye’nin en köklü film festivallerinden olan 25. Ankara Uluslararası Film Festivali bu yıl 5-15 Haziran tarihleri arasında yapılacak.


Video Art gösterimleri konusunda öncü olan, bu yeni dili önemseyen ve programına dahil eden Türkiye’deki tek film festivalinde, ‘Türkiye’de video sanatının 40 yılından 40 video’ isimli bir seçki yer alacak.

Nil Yalter’in Paris’te “Başsız Kadın ya da Göbek dansı” videosunu yapmasından bu yana 40 yıl geride kaldı. Ankara Uluslararası Film Festivali başından beri destekçisi olduğu video sanatının 40. dönüm yılını, Nil Yalter, Zeyno Pekünlü, Artıkişler, Başak Kaptan, Ferhat Özgür, Hakan Akçura, Işıl Eğrikavuk, Nancy Atakan, Neslihan Tanju Ercan, Nezaket Ekici & Yao Ladzepko, Dilek Aydın, Oktay İnce, Özlem Günyol & Mustafa Kunt, Yaman Kayıhan, Seza Paker, Hakan Topal, Erkan Özgen, Hatice Güleryüz, Genco Gülan, Candaş Şişman, Esra Ersan ve E. Belit Sağ’ın yani 24 sanatçı ve sanatçı grubunun 40 video işiyle kutluyor. Seçkinin sahibi ve sunucusu Ege Berensel.
Seçki kapsamında, videolarım Kürtçe Dersi 1, Kürtçe Dersi 2, Kürtçe Dersi 3 ve Pax Rhetorica, diğer sanatçıların videolarıyla birlikte 7 Haziran 2013 Cumartesi günü saat 15.00-19.30 arasında, Ankara Goethe Enstitüsü‘nde gösterilecek.
Reklam

Kürtçe Derslerim, Mardin Kızıltepe, “Yersiz Kader Birliği”nde…

“… Şimdi Deleuze gibi soracak olursak: Kimdir bir “oralı”? “Genel olarak” kimdir? Yani bir farklılık etkeni olarak; ama niteliğini kökensellikten almayan bir farklılık etkeni olarak… Tüm çatışmaların odak noktasında bulunarak… Çatışmalardan ve farklılıklardan, bir gücün yarattığı bir “ortak kimlik” olarak…
Oysa “oralı” için bugün çok daha acil bir durum vardır ve o da şu soruda açığa çıkar: Tam da tarihin bu anında… Tam da “yer” kavramının artık kullanılmadığı anda… Tam da “yok-yer”in ya da “yer-olmayan”ın egemenliğini ilân ettiği anda… Kimdir bir “oralı”? “Yer” ile “oralı” arasındaki bağların çözülüp gittiği anda…
“Yer” sayılmayan bir “yer”de ve “oralı” sayılmayan bir “oralı” için, bu soruların yanıtları nedir?”
(Kimdir Bir “Oralı”; Tam da Tarihin Bu Anında?/ Emre Zeytinoğlu. Sergi kataloğunda yeralan yazısından) 

“… Arap baharının cerayan ettiği, başta Kahire ve Şam gibi tarihi kentlerin bin yıllara dayanan tarihsel nitelikleri, muktedirlerin(kendini ev sahibi var sayanların) arzularına uygunlaştırılarak kentleri sosyal dokusundan yavaş yavaş soyutlayarak kendi kültürelliği ve tarihselliği içine hapsedilmesini gerektirmiştir. Sosyal yapının bir özne olarak tarihin akışından alıkonulması, Freud’un deyimiyle bastırılan öğenin, tekrar geri gelmesi ve bir anda tekinsiz bir role bürünmesine yol açmıştır. Tarihsel kentlerdeki “duran zamanı” algısını tekrar çalışan zamana çeviren nokta burasıdır. Bu sebeple tarihi kentlerin bin yıllardır duran saatini tekrar çalıştıran tekinsiz durumun bu olduğu söylenebilir.”
(Tarihi kentler de tarih yapar / Mahmut Wenda Koyuncu. Sergi kataloğunda yeralan yazısından) 


14 Haziran 2013 tarihinde Mardin’in Kızıltepe ilçesi, geniş bir sanatçı katılımı ile gerçekleştirilen bir sergiye ev sahipliği yapıyor. 


“Yersiz: Kader Birliği” adını taşıyan bu sergiyi, ağırlıklı olarak Mardinli ve Kızıltepeli sanatçılar oluşturuyor ve onlara, çok farklı yerlerden gelen sanatçılar ekleniyor. Sergide yer alan sanatçılar şunlar: Erinç Seymen, Vahit Tuna, T. Melih Görgün, Hakan Akçura, Volkan Kızıltunç, Turgut Yüksel, Şerif Kino, Serkan Demir, Fatih Tan, Abdo, Stella Angelidou, Mehmet Ali Boran, Gökçe Süvari, Erdal Arslan, Mehmet Fahracı, Ferhat Dalmış, Mahmut Celayir, Feyzi Çelik, Fahir Kuzu, Sevil Tunaboylu, Seyfettin Arslan, Erdal Duman, Mehmet Çeper ve Elena Constantinou.

Ayrıca bu sergi sırasında bir de panel düzenleniyor. Mahmut Koyuncu, Mahsum Çiçek, Fırat Arapoğlu ve Emre Zeytinoğlu’nun katılacağı panelde, sergi konseptinin ana fikrini içeren “yer” ve “kimlik” kavramları arasındaki ilişkiler ele alınıyor ve bunların hangi siyasi ataklara maruz kaldığı tartışılıyor.

Sergi ve dolayısıyla panel konusu, bir “yer”de yaşayan farklı kimliklerin, hangi süreçler sırasında nasıl ortaklaştırılmaya çalışıldığı, bu farklılıkların hangi projelerle tek bir kimliğe dönüştürüldüğü üzerine gelişiyor.

İşte “Yersiz: Kader Birliği” sergisi, önce bir “yer” ile özdeş kılınmaya çalışılan kimliklerin maruz kaldığı ortaklaştırma / bütünleştirme siyasetlerini irdelerken, ulus-devlet modelinden, günümüz liberal modellere kadar geniş perspektiften bakıyor. Farklılıkların modern projeler dâhilinde nasıl tahrip edildiği ve sonra da bugünün liberal siyasetinin ise bu farklılıkları nasıl ortak bir tüketim kimliğine soktuğu, bu sergide ve tam da bir alışveriş merkezinin içinden* ele alınıyor.

(*) Mova Park AVM. Sanat Galerisi (Mardin Havaalanı yanı, Kızıltepe-Mardin)

Sergide Kürtçe Dersi videolarım (1,2,3) ve Pax Rhetorica yeralacak. 
(Videolara, hem adlarına ya da numaralarına, hem de aşağıdaki görsellerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.)

"Günaydın" İsveç!

Yeni tamamladığım 87 dakikalık, iki bölümlü video performansım “Godmorgon” (Günaydın) 25 Ekim’den 18 Kasım’a kadar, Stockholm’de, Tegen 2 “proje, sahneleme ve sergi mekanı”nda gösterilecek.

Videoperformansımı içeren ve “Ben, sahibimin köpeği” başlığını taşıyan karma sergiye, benim dışımda, Carl Mikael von Hausswolff, Dmitri Plax, ARK – Dariush M Doust ve Tegen 2yi eşi sanatçı Gunilla Sköld Feiler‘le birlikte vareden besteci, müzisyen ve görsel sanatçı Dror Feiler yeralıyor.

Aşağıda tanıtım metninin çevirisini okuyabileceğiniz sergi, Muhammed suretleri, meydan köpeği heykel tasarımları ve ölüm fetvalarıyla yeniden alevlenen güncel tartışmayı, seçilmiş, farklı bir zemine yükseltme çabası, önerisi ve dışavurumu. Metnin altında ise sergiye katılan videoperformansımın 8 dakikalık ilk bölümü “Epilog”un tamamını izleyebilir ve 79 dakikalık ana videonun görsellerini bulabilirsiniz.

Sergi metninin son cümlesiyle: Hoşgeleceksiniz! Ben, sahibimin köpeği

Göçmenlere karşı İsveçli yaklaşımı karşıtlıkları içerse de, temelde hoşgörü ve önyargısızlığa dayanıyor. Buna karşılık müslümanlara karşı varolan potansiyel düşmanlığın boyutu ise kaygı verici.
(Dagens Nyheter’de* çokkültürlülük araştırması üzerine 27 Eylül 2007’de yapılan başyorumdan)

“Ben, sahibimin köpeği” sergisi, aşağı yukarı Orhan Pamuk’un romanından alınan “Ben bir köpeğim” isimli metnin çevresinde dönüp dolaşıyor. Köpekler, tarihin arka bahçesinden, havlayarak dilleniyor. Evet, bu (“sınırsız” görüş bildirme özgürlüğüyle) batı ile (“koşullu” görüş bildirme özgürlüğüyle) doğu arasındaki kırılma noktasında sembolik bir buluşma.

Bu sergide KİM OLDUĞUN, NE YAPTIĞIN VE NE TÜR BİR KÖPEK OLDUĞUNA bağlı olarak, hem islam dünyasından, hem de batı dünyasından köpekler ve “köpek yaşamları” ile buluşacağız. Diğer yandan sergi, abartılı kibrimize ve doğudan da batıdan da gelsek, yahudi ya da arap, isveçli ya da göçmen** de olsak sahip olmadığımızı sandığımız kendi önyargılarımıza da meydan okuyor.

TEGEN 2, geleneksel galeri ve sanat merkezlerinden, güncel tartışmalara beklenmedik hızda vuruş yapmanın büyük yararına inancı ve bu vesileyle özenli ve ayrıntılı soruları sorabilmesi avantajıyla ayrılıyor: Güncel sanat keyif vermenin, bazılarının mal ve statüsünü yükseltmenin ve/veya bir sürüleri için de boş bir provokatif jest olmanın ötesine geçebilir mi? Sanat, çok sayıda insanın haberdar olduğu kamuya açık tartışmalarda da gerçek bir rol oynayabilir mi? Haydi biraz da yazılmayanı uzmanca arayan, söylenmeyenlere ve unutulması tercih edilenlere odaklanan “derridacı” stratejiyle (Derrida’nın düşünsel yöntemiyle) yaklaşalım! Ki çoğu zaman ifşa edici olanlar da bunlardır…

Hoşgeleceksiniz!

* İsveç’in gündelik en büyük iki gazetesinden biri. Sosyal demokrat eğilimlidir. [HA] ** Özgün metinde kullanılan, İsveç argosunda yeralan ve göçmenleri aşağılayan ”blatte” kelimesinin dilimizde tam karşılığı yok. [HA] TEGEN 2
Açılış: 25 Ekim 2007 17-20 arası Açık: Perşembe-Pazar 12-17 Adres: Bjurholmsg. 9b, Stockholm.
Metro istasyonu: Skanstull


Godmorgon (Günaydın)
87 dakika
Hakan Akçura, 2007, Stockholm



Epilog
8 dakika
İsveççe, türkçe altyazılı