Kürtçe Derslerim, Mardin Kızıltepe, “Yersiz Kader Birliği”nde…

“… Şimdi Deleuze gibi soracak olursak: Kimdir bir “oralı”? “Genel olarak” kimdir? Yani bir farklılık etkeni olarak; ama niteliğini kökensellikten almayan bir farklılık etkeni olarak… Tüm çatışmaların odak noktasında bulunarak… Çatışmalardan ve farklılıklardan, bir gücün yarattığı bir “ortak kimlik” olarak…
Oysa “oralı” için bugün çok daha acil bir durum vardır ve o da şu soruda açığa çıkar: Tam da tarihin bu anında… Tam da “yer” kavramının artık kullanılmadığı anda… Tam da “yok-yer”in ya da “yer-olmayan”ın egemenliğini ilân ettiği anda… Kimdir bir “oralı”? “Yer” ile “oralı” arasındaki bağların çözülüp gittiği anda…
“Yer” sayılmayan bir “yer”de ve “oralı” sayılmayan bir “oralı” için, bu soruların yanıtları nedir?”
(Kimdir Bir “Oralı”; Tam da Tarihin Bu Anında?/ Emre Zeytinoğlu. Sergi kataloğunda yeralan yazısından) 

“… Arap baharının cerayan ettiği, başta Kahire ve Şam gibi tarihi kentlerin bin yıllara dayanan tarihsel nitelikleri, muktedirlerin(kendini ev sahibi var sayanların) arzularına uygunlaştırılarak kentleri sosyal dokusundan yavaş yavaş soyutlayarak kendi kültürelliği ve tarihselliği içine hapsedilmesini gerektirmiştir. Sosyal yapının bir özne olarak tarihin akışından alıkonulması, Freud’un deyimiyle bastırılan öğenin, tekrar geri gelmesi ve bir anda tekinsiz bir role bürünmesine yol açmıştır. Tarihsel kentlerdeki “duran zamanı” algısını tekrar çalışan zamana çeviren nokta burasıdır. Bu sebeple tarihi kentlerin bin yıllardır duran saatini tekrar çalıştıran tekinsiz durumun bu olduğu söylenebilir.”
(Tarihi kentler de tarih yapar / Mahmut Wenda Koyuncu. Sergi kataloğunda yeralan yazısından) 


14 Haziran 2013 tarihinde Mardin’in Kızıltepe ilçesi, geniş bir sanatçı katılımı ile gerçekleştirilen bir sergiye ev sahipliği yapıyor. 


“Yersiz: Kader Birliği” adını taşıyan bu sergiyi, ağırlıklı olarak Mardinli ve Kızıltepeli sanatçılar oluşturuyor ve onlara, çok farklı yerlerden gelen sanatçılar ekleniyor. Sergide yer alan sanatçılar şunlar: Erinç Seymen, Vahit Tuna, T. Melih Görgün, Hakan Akçura, Volkan Kızıltunç, Turgut Yüksel, Şerif Kino, Serkan Demir, Fatih Tan, Abdo, Stella Angelidou, Mehmet Ali Boran, Gökçe Süvari, Erdal Arslan, Mehmet Fahracı, Ferhat Dalmış, Mahmut Celayir, Feyzi Çelik, Fahir Kuzu, Sevil Tunaboylu, Seyfettin Arslan, Erdal Duman, Mehmet Çeper ve Elena Constantinou.

Ayrıca bu sergi sırasında bir de panel düzenleniyor. Mahmut Koyuncu, Mahsum Çiçek, Fırat Arapoğlu ve Emre Zeytinoğlu’nun katılacağı panelde, sergi konseptinin ana fikrini içeren “yer” ve “kimlik” kavramları arasındaki ilişkiler ele alınıyor ve bunların hangi siyasi ataklara maruz kaldığı tartışılıyor.

Sergi ve dolayısıyla panel konusu, bir “yer”de yaşayan farklı kimliklerin, hangi süreçler sırasında nasıl ortaklaştırılmaya çalışıldığı, bu farklılıkların hangi projelerle tek bir kimliğe dönüştürüldüğü üzerine gelişiyor.

İşte “Yersiz: Kader Birliği” sergisi, önce bir “yer” ile özdeş kılınmaya çalışılan kimliklerin maruz kaldığı ortaklaştırma / bütünleştirme siyasetlerini irdelerken, ulus-devlet modelinden, günümüz liberal modellere kadar geniş perspektiften bakıyor. Farklılıkların modern projeler dâhilinde nasıl tahrip edildiği ve sonra da bugünün liberal siyasetinin ise bu farklılıkları nasıl ortak bir tüketim kimliğine soktuğu, bu sergide ve tam da bir alışveriş merkezinin içinden* ele alınıyor.

(*) Mova Park AVM. Sanat Galerisi (Mardin Havaalanı yanı, Kızıltepe-Mardin)

Sergide Kürtçe Dersi videolarım (1,2,3) ve Pax Rhetorica yeralacak. 
(Videolara, hem adlarına ya da numaralarına, hem de aşağıdaki görsellerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.)

Reklam

Yeni videom "Phuket: Adaların iki yüzü"

Bu yılın Temmuz ayında Tayland’ın en büyük adası Phuket’te çektiğim kimi sahneler ve planlar, çok alışıldık olmayan bir tür video belgesele dönüştü.

Yaklaşık 45 dakikalık (44:25 dk) videom “Phuket: Adaların iki yüzü” (Phuket: Two sides of the islands) adını taşıyor ve iki bölümden oluşuyor: “Adaların istilası” (Invasion of the islands) ve “Deniz çingeneleri: Adaların kanadı kırık koruyucuları” (Sea gypsies (Chao Lay): Broken-wing guards of the islands).
Deniz çingeneleri, Phuket’e bin yılı aşkın bir süre önce -Malezya’dan- gelip de yerleşen en eski halk. O günden bu yana sadece balıkçılıkla, deniz kabukluları ya da el sanatlarını satarak geçiniyorlar. Gerçek bir avcı-toplayıcı çağdaş toplum.
Tayland’ın Andaman Denizi sahillerinde 30 ayrı gruptan oluşan 12000’e yakın deniz çingenesi yaşıyor.
El yapımı tekneleri, yüzlerce yıllık avcılık gelenekleri, gizli avlanma alanlarıyla tek geçim kaynağı balıkçılığı sürdüren deniz çingeneleri, Phuket’te gelişen turizmle, turizm “seferlerine” dahil edilen, her yeni sahil, gezi, otel alanı ve adayla bu olanakları bir bir yitiriyorlar.

Ötesi, “korunan yaşam türleri”ni pazarlamak gibi aslı olmayan suçlamalarla tutuklanıyor, dalarken soluk almalarını sağlayan hava pompalarına bağlı olan borular jet ski ataklarıyla kesiliyor.
Binlerce kurban verdikleri 2004 tsunami felaketinde birçoğu zaten sualtında kalan sahiller ve adalardaki barınaklarını, köy alanlarını teker teker yitiriyorlar.
Çoğu deniz çingene toplulukları, yerleştikleri sınırlı toprak alanlarına ilişkin hiçbir yasal hakka sahip değil. Hiçbirinin tapusu yok. Mezarlıkları ve kutsal bölgelerinin çoğu yeni oluşturulan turistik doğal deniz parklarının ve turistik “sefer” alanlarının sınırları içinde…
Phi Phi adası deniz çingenelerinden Yupa Chaonam durumun vehametini şöyle tanımlıyor: “Biz tüm bu gelişmeler karşısında düşüncesi sorulmayan, sürece dahil edilmeyen, dönüştürülen alanlara girişine izin verilmeyen unutulmuş bir toplumuz. O zaman bari hangi yaşam alanlarının hala bize ait olduğunu, hangilerinin olmadığını söylesinler.”
Daha önce yazdığım gibi bu türü (tekniği, kesimi, sunumu) çok alışıldık olmayan video belgeselimin şimdilik sizle sadece tanıtım filmini ve kimi fotograflarını paylaşabiliyorum. Başvurduğum ve daha da başvuracağım bir dizi belgesel festivali, internetten videonun tümünün paylaşılıyor olmamasını koşul belirlemiş ben görmeyeli…

Sonuçta bu renkli, onurlu, neşeli ve yaşam alanlarının kapılarını kolay kolay yabancılara açmayan halkın güvenini kazandığıma çok memnunum. Videoma yaptıkları müzik -uzun kurgu saatlerinin etkisi dışında da- epeydir kulağımdan gitmiyor. İlk fırsatta çağrılarına evet diyebilmek ve o gizli adalarına varacak senelik yolculuklarından birine katılmak ise arzum.
Bu “diyalogsuz” belgeselim, “turizm cenneti Phuket”in tersten bir video-okuması. Umarım en kısa zamanda bir gösterim, sergi ya da festival eliyle tümü sizlerle buluşur.