Bugün açılan Göç Bağlantıları Sergisi Projesi’nde üç eski işim yeralıyor


“İstanbul’un ilk kent müzesi” unvanına sahip olan Adalar Müzesi, 2011’in Ekim ayında başlattığı Türkiye’de Kent Müzeciliği adlı Avrupa Birliği destekli projesinin kapanış etkinliği olarak Göç Bağlantıları adlı bir sergi düzenliyor. Farklı sanatçıların, akademisyenlerin, araştırmacıların ve müzelerin çalışmalarını Adalar Müzesi çalışmalarıyla birlikte sunan serginin küratörlüğünü Müze küratörü Deniz Koç yapıyor. Adalar Müzesi Büyükada Aya Nikola Hangar binalarında açılışı bugün yapılacak sergi 1 yıl açık kalacak. 
Uluslararası Müzeler Konseyi ICOM üyesi Adalar Müzesi, Türkiye’de çağdaş anlamda kent müzelerinin geliştirilmesi amacıyla Avrupa Birliği Kültürlerarası Diyalog Müzeler Programı’na sunduğu “Türkiye’de Kent Müzeciliği” adlı proje kapsamında “Göç Bağlantıları” sergisini düzenliyor. 
Hazırlıkları 2011 yılında başlayan, küratörlüğünü Deniz Koç’un yaptığı sergide, kentler arası yer değiştirme, insan hikâyeleri, yeni yaşam deneyimleri, paylaşım, yalnızlık, sevme ve sevilme bağlantıları, gidenlerin ve gelenlerin gözünden sunuluyor. 
Avrupa’dan “Göç Esintileri” 
Serginin Avrupa deneyimleri bölümü olan “Göç Esintileri”, aşağıda ayrıntılarıyla tanıttığım üç eşimle beni konuk ediyor. 2013 yılı Haziran ayında sergi kapsamında İstanbul’a gelecek ve sergilenen işlerim ve genel olarak yaratımım üzerine bir tanıtıcı etkinlikte yeralacağım.
Aynı bölümde yer alan proje destekçilerinden Kreuzberg Müzesi, Berlin’e Göçün 300 yılını interaktif video ve arşiv çalışmalarıyla özetlerken, proje ortağı Xanthi Folklor Müzesi ise, “Xanthi’den” başlığı ile sergiye katılıyor. 
Sergi, hazırlıkları öncesinde Adalar Müzesi çalışanları Stockholm Nacka Kommun işbirliği ile HAMN Müzesi’nin organize ettiği müzecilik atölye çalışmalarına katıldı. İsveç ziyareti sırasında gerçekleştirdikleri İsveç’te yaşayan Türklerle yapılan Sözlü Tarih görüşmelerinden elde edilen filmler de sergide görülebilir.
İçimizdeki göç
Avrupa bağlantılarının yanı sıra Türkiye’den Adalar’a göçün iç bağlantıları da serginin ilgi çekici bir diğer bölümünü oluşturuyor. Proje kapsamında Maltepe Üniversitesi’nden Prof. Belma Akşit ve Prof. Bahattin Akşit ile öğrencileri tarafından yürütülen araştırma ve belgeleme çalışmaları, ilginç grafikler, haritalar ve video performanslar eşliğinde sunuluyor. 
Aynı bölümde Tarih Vakfı’nın fotoğraf ve belge arşivlerinden Adalar Müzesi ile paylaştığı görseller yer alırken, Adalar Müzesi’nin iki yıl önce Kültür Üniversitesi desteğiyle gerçekleştirdiği “Adalı Esnaflar” belgeleme videolarından hazırlanan klipler de izlenebilecek. 

Sergilenen işlerim:

İsveç Göçmen Dairesi’ne açık mektup (Öppet brev till Migrationsverket)

Hakan Akçura 
videoperformans, 2006, 51 dk.


Sanatçının ikinci kez oturma ve çalışma izni almak için başvurduğu 2006 yılında, İsveç Göçmen Bürosu’nun çağrısını aylarca bekledikten sonra yaptığı ve kaydettiği tek taraflı görüşme kaydı. Akçura, videoperformansın kaydını Göçmen Bürosu’na yolladığı gün içeriğini kamuya da açıklıyor ve diğer binlerce göçmenle paylaştığı bu sorunu medyaya taşıyor. Sanatçı, videoperformansında Göçmen Bürosu’nun soracağını bildiği soruları cevaplamakla kalmayıp, onların asla sormayacağı soruların cevaplarını da vermek, bir yeni göçmenin İsveç’e dair ilk yılının tanıklıklarını, düşüncelerini paylaşmak derdinde.

Medyada yansımaları:


Asansörler, Asansörler!
Hakan Akçura
iki bölümlü fotoğrafik düzenleme, 2007

Göçmen sanatçının bir gazete dağıtıcısı olarak asansör aynalarından yansıyan portresi.



Medyada yansımaları:

“Günaydın”
Hakan Akçura
 
videoperformans, 2007, iki ekranlı video düzenleme, 8 + 78 dakika

Sanatçının İsveç’e göçtüğü ve geçinmek için sadece üç kuruşa göçmenlerin çalıştırıldığı kimi işleri bulabildiği yıllarda yaptığı bir video-performans. İş, günlük bedava gazeteleri metro ve tren istasyonlarında inen, binen yolculara dağıtmak. Karar verdiği ve uyguladığı basit sunum tekniğinin nedenlerini bize bir “Epilog”la anlatan Akçura, gazeteleri yüzyüze, gözgöze “Günaydın” diyerek dağıtmanın, basit ama etkin bir iletişimin, verili toplumun davranış kodlarını ortaya çıkaran bir niteliği olabileceğini gösteriyor.

Medyada yansımaları:

Haber portalı Habertürk H2, Ekim 2007’de Stockholm Tegen 2’de açılan “Ben, sahibimin köpeği” sergisi   ve bu sergide ilk kez sergilenen “Günaydın”a dair bir söyleşi yayınlamıştı. O söyleşinin ilgili bölümlerini yeniden yayınlıyorum:

İSVEÇ’DE IRKÇILIK KARŞITI BİR TÜRK 

Necati Yıldırım / H2

İsveç’te yaşayan güncel sanatçımız Hakan Akçura Avrupa tarzı ırkçılığa eleştirel bir bakış atan “Ben, sahibimin köpeği” adlı sergiye katılıyor. Perşembe günü açılacak sergide Akçura İsveç özelinde Avrupa’da ırkçılığın artık müslümanlar ve diğerleri olarak alt kategorilere ayrıldığını belirtirken sergide “Günaydın” adlı eseriyle yeralıyor. 

Serginin adı neden “Ben, sahibimin köpeği”?

Sergi fikri, mekanın sahipleri, çok değer verdiğim sanatçılar olan ve biri sergiye de katılan Dror ve Gunilla Sköld Feiler çiftiyle, çok kısa sürede ama çok yoğun akan bir tartışmanın sonucunda ortaya çıktı. Biliyorsunuz, Lars Vilks isimli isveçli bir sanatçı, bir “meydan köpeği heykeli” önerisi olarak Muhammed’in suretini içeren bir çizim yaptı. Bu çizimi yolladığı sergi sergilemeyi reddetse de, yerel bir gazete yayınladı ve kıyamet koptu. El Kaide sanatçının başına ödül koydu, sanatçı koruma altına alındı ve İsveç’teki tüm basın yayın organları, olayı ve genel olarak “özgürlük” kavramını yoğun bir biçimde tartışmaya başladı.

Ne demek “meydan köpeği heykeli”?

İsveç’te son senelerde bir şehir sanatı olarak kimi meydanlara, değişik niteliklerde köpek heykelleri tasarlanıp uygulanıyor. Ama müslümanların mundar bulduğu “köpek kavramı” ile çizilmesi bir tabu olan peygamberlerinin, üstelik çirkin ve önyargılı bir suretini birleştiren bir tasarım, bu yaygın, hoş meydan heykelciliğine masum bir öneri daha eklemek demek değildi ve sözkonusu sanatçı bunu en başından beri çok iyi biliyordu.

Sergiye dönersek, başlığında yeralan “köpek” kelimesi bu gelişmelerle mi ilintili?

Hem hayır, hem evet… Şöyle ki, biz bu tartışmaları yeni bir zemine yükseltip, aslında bizce tartışılası olan şeyleri gündeme getirmek istiyorduk ve Dror’un elinde bir Orhan Pamuk metni vardı: “Benim adım kırmızı”dan köpeğin dillendiği bölüm. Bu bölüm, sergi boyunca bir duvarda akacak zaten.

Aynı günlerde İsveç’in en büyük günlük gazetesi Dagens Nyheter’de bir çokkültürlülük araştırması nedeniyle yazılan bir başyorumda şu kendi içinde çelişen iki cümle yayınlandı: “Göçmenlere karşı İsveçli yaklaşımı karşıtlıkları içerse de, temelde hoşgörü ve önyargısızlığa dayanıyor. Buna karşılık müslümanlara karşı varolan potansiyel düşmanlığın boyutu ise kaygı verici.” Hangi hoşgörü ve hangi önyargısızlığı tartışacağız? Artık, göçmenler ve göçmen Müslümanlar diye ayrı iki kategoriden mi sözedeceğiz? Varolan önyargılar ne? Ezberler bozulabilir mi? Tartıştık…

Sonuçta ortaya çıkan sergi, tanıtım metnimizden alacağım cümlelerle, “abartılı kibrimize ve doğudan da batıdan da gelsek, yahudi ya da arap, isveçli ya da göçmen de olsak sahip olmadığımızı sandığımız kendi önyargılarımıza da meydan okuyor.”

Sergimiz şu soruların sorulmasına vesile olmayı umuyor: “Güncel sanat keyif vermenin, bazılarının mal ve statüsünü yükseltmenin ve/veya bir sürüleri için de boş bir provokatif jest olmanın ötesine geçebilir mi? Sanat, çok sayıda insanın haberdar olduğu kamuya açık tartışmalarda da gerçek bir rol oynayabilir mi?”

Nasıl bir işle katılıyorsunuz sergiye?

1.5 saate yakın süren uzun bir videoperformansla… Adı isveççe “Godmorgon”, yani “Günaydın”. Sabit kamerayla, günlük bedava bir gazeteyi, herkese “Günaydın” diyerek dağıtırken beni belgeleyen bir çekim.

Nasıl ortaya çıktığına ve ne içerdiğine gelince, aslında sayfalarınızda yer vereceğinizi söylediğiniz ve videoperformansın ilk 8 dakikalık “Epilog” bölümünde, siz beni sözettiğim gazete dağıtımına çıkmadan önce, evimin mutfağında ilk sigaramı içerken yapıyorum bu açıklamaları.

Peki bize biraz sizi bu sergiye taşıyan süreçten bahseder misiniz?

Uzundur iş arayan ama bulamayan bir göçmenim İsveç’te. Yüzlerce işe başvurdum. Sanat yönetmeni, grafik tasarımcı, sayfa tasarımcısı, medya teknikeri olarak… 20 yılı aşkın bir iş kariyerim var bu alanlarda. Ama göçmenim. İş bulmak bir yana, görüşmeye bile çağrılmadım. O zaman genellikle göçmenlerin yaptığı, beden emeği yoğun, parası az olan işlere de başvurmaya başladım.
Sonunda buldum ve yaz aylarında gazete dağıttım bir ay, metro, banliyö istasyonu kapılarının önlerinde.

Sabah beşte kalkıp yola düşmem gerekiyordu bir güneyine, bir kuzeyine doğru Stockholm’un…

Gazete dağıtırken bizlere söylememiz gerektiği söylenen iki cümle vardı. İsveç’te biraz daha sık ve geniş bir kullanımı olan bir tür “buyrun” ya da “bugünün şu ya da bu isimli gazetesi”. Daha ilk gün, bu kadar pasif bir seslenişle değil de, onların çok şaşırdıkları basit bir kelimeyle dağıtmaya karar verdim gazeteleri: “Günaydın”.

Gördüm ki, orta sınıf hiçbir isveçli, hatta isveçlileşen göçmen, sabahın köründe, onlardan hiçbir şey talep etmeyen, hatta isterlerse üzerine bir gazeteyi bedava verecek olan, gözlerinin dibine gülerek bakan, orta yaşı geçmiş, göçmen mi, değil mi anlaşılmayan, ama belli ki göçmen işi yapan bir adama hazırlıklı ve donanımlı değildi. Çoğu seviniyor, renk değiştiriyor, cevap veriyor ve gazeteyi ister istemez alıyor, ardından neden yaptığını pek anlayamayarak beni, yani arkadan gelene de aynı sıcaklıkla “günaydın” dediğim halimi izleyerek metroya giriyordu.

Hasbelkader aynı yerde ikinci kez yine benim gazete dağıttığımı görürse, ertesi ya da bir sonraki gün, sıraya giriyor, donanımlı “günaydın”ı ile karşılıyordu beni. Ödülünü elimden alıp gidiyordu. Gelen, bir önceki gün, olanca sevimsizliği ile yüzüme bile bakmaz, gazeteyi almaz, yanımdan geçerken, ona ve arkasından gelenlere yönelik “günaydın”ımı fark edip, garipseyerek geçen bir başkasıysa, bu kez beni izleyerek ama daha yavaş yaklaşıyordu kapıya.

O başkalarını genellikle hatırlıyordum. Bakıyor, gülümsüyor ama “saygım bir yana, gazete almayacağını biliyorum” dediğim bir beden diliyle diğerlerine dönüyordum elimdeki gazeteyi uzatmak ve “günaydın” demek için.

Bu tanınma, hiç bekledikleri bir şey değildi. Bir diğerinden ayrılabilecekleri, fark edilebilecek bir özellikleri mi vardı! O fark neydi? Bir önceki günün sevimsiz suratı mı? Bir göçmen mahallesinde kaldığını unutturmaya çalıştığı, herkesi küçümser, hırslı ve korkak sulu mavi gözleri, kaldırdığı soluk çenesi, beyaz yeşil ince yatay çizgili ütüsüz gömleği üzerine çektiği siyah ceketi ve elindeki çantası mı? Tayyörünün altından aşağı iki kalın salam gibi uzanan tutuk ve doyumsuz bacaklarıyla ikide bir sol kenarı hafif titreyen dudaklarını ve balık donukluğundaki gözlerini indirip de düzelttiği “yaz geldi dekoltesi” mi?

Aralarından bazıları hafif utanarak, bu kez “talep ediyordu” gazeteyi. “Sevindiğimi anladıkları” bir beden diliyle ve bu kez “günaydın”ımla uzatıyordum. Ödülleri gibi alıyorlardı.

Dağıttığım gazete sayısı şaşkınlık vermeye başladı işverenlerime. Değişik değişik yerlere yollamaya başladılar beni. Genellikle sıkıcı bulunan otoban altı metro girişleri, uzak banliyölerin tren istasyonları… Yolcuların tek bir yönden akarak geldikleri ya da iki, giderek üç yönüne birden hakim olmak zorunda kalacağın kapılar. Merdivenden aşağıya inenlere, yukarı çıkanlara, merdivene inmek ya da çıkmak üzere yaklaşanlara dağıtmak zorunda kaldıklarıma. Yanım sıra başka gazeteleri dağıtanların olduğu ya da kuruyan boğazımı termosumdan içtiğim su ile sık sık ıslatmak zorunda kaldığım üç saatlik keyifli yalnızlıklarımın kapılarına.

Gazete dağıtırken metro kapılarının önlerinde, her gülümsemenin ve her “günaydın”ın ardından, belki de binlerce insana, hangi tende, yaşta, hal ve edada olurlarsa olsunlar usanmadan -nedense- tek tek, iyice bakmak istememden dolayı, yorgun düşüp uyuyorum öğlen suları. Tuhaf düşler görüyorum haliyle.”

Üç hafta boyunca aynı yerde, Stockholm’un uzak bir banliyösü olan ve adı Türkçeye Yakup’un dağı olarak çevrilebilecek Jakobsberg’de dağıttım gazete. Sonra bu videoyu yapmaya karar verdim: Üç haftanın ve bu yazlık geçici işim bittiği gün, gazete dağıtan kendimi ve yolcuları, yani müşterilerimi sabit kamerayla belgeledim. Yüzlerce “günaydın”ımla…

Eminim birçoğu için o gün kendisine söylenmiş tek “günaydın”la…

Yarın da, yani Perşembe açılacak sergimin iki gün öncesinde aynı yere gidip, aynı yolculardan bu kez seçtiğim kimilerine bu kez açılış davetiyemi dağıtacağım.

Bu kez de sizi videoya çekecek biri var mı?

Dror Feiler şaka yollu önermişti ama istemedim. Bu kez yapmak istediğim belgelenmesini isteyeceğim bir performans değil, samimi, yüzyüze bir davet diyaloğu.




Reklam
This entry was posted in çalışma izni, çalışma yaşamı, göç, göçmen, göçmen bürosu, isveç, işsizlik, oturma izni, video, video performans by omosis. Bookmark the permalink.

About omosis

Selected exhibitions, activities: 2013 Artist presentation: "Being in Sweden, being an immigrant, being an artist", Adaevi, Museum of the Princes' Islands, İstanbul, Turkey "Yersiz: Kader Birliği", Mardin, Kızıltepe, Turkey “Ja jag vill leva jag vill dö”, Tegen 2, Stockholm "Vilken tur! Himlen omfamnar oss!" / "What luck! The sky embraces us!" / "Ne şans! Gökyüzü hepimizi sarıyor!" Photography Exhibition, Ideas and Innovation Fair, Stockholm "Milat" Exhibition for Hrant, Getronagan Lisesi'nden Yetişenler Derneği, Harbiye / Rumeli Han C blok 6.Kat - Beyoğlu, İstanbul 2012 Migration Connections Project 2012 Exhibition, Museum of the Princes' Islands, İstanbul, Turkey Edinburgh Middle Eastern Film Festival, Filmhouse, Edinburgh, Scotland, UK Artist Talking and Screening, Agent Ria, Still Gallery, Edinburgh, Scotland, UK 2011 Ars retorica, Hall the university library of Paris 8 – Saint Denis, France The Exhibition on the 20th Anniversary of the Human Rights Foundation of Turkey: Where Fire Has Struck, DEPO Istanbul, Turkey 2010 PAI 2010-2011 in Thebes, Conference Center of Thebes, Greece International Media Arts Festival Videfesta’10: Archive Fever, Goethe Institute, Ankara, Turkey Temps D'Images Portugal 2010 Festival Film Award for Films on Art section "From childhood to police station" Exhibition, Free Expantion Platform, Istanbul, Turkey HEP Iran screening, Sazmanab Project, Tehran, Iran AthensArt 2010 contemporary art exhibition, Athens, Greece PAI 2010 contemporary art exhibition, Samothrace, Greece "Thistles of Sazak" screening and exhibition, 7th Karaburun Festival, Izmir, Turkey Distance Festival, London, UK "Artist Cinema", Art Beijing, China Over trubled water, Tegen 2, Stockholm, Sweden Ankara International Film Festival, "Video: Spaces of Memory", Ankara, Turkey Direct Channell, Canakkale' Turkey !F Istanbul Film Festival 2010 online program: See it yourself (This village)' Istanbul, Turkey HEP Screening, AFA Beijing, China Tornavideo, Tamirhane, Ankara, Turkey 2009 “Projected Visions: 35 years of Turkish video art” exhibition Meeting Europe - Istanbul, Wacken Exhibition Centre, Strasbourg, France HEP (Human Emotion Project) Screening, AFA @ Portuguese Bookshop Gallery, Macau, China co-exhibition "Dirty Story", BM Suma, Istanbul, Turkey HEP (Human Emotion Project) Screening, Caldas-da-Rainha, Portugal HEP Screening, Berlin, Germany "Thistles of Sazak", art performance, Karaburun, Izmir, Turkey "Istanbul-Off-Spaces" co-exhibition, Kunstraum Kreuzberg/Bethanien, Berlin, Germany co-exhibition "Interzone:Nation", Gallery Galzenica, Zagreb, Croatia HEP Screening, LaSala in Cigunuela, Spain HEP screening, Melbourne, Australia "Varning för klämrisk", Solo Exhibition, Tegen 2, Stockholm, Sweden to Ankara International Film Festival, Ankara, Turkey 2008 1st Int. Roaming Biennial of Tehran, Berlin, Germany "Hög på Golvet" group exhibition at Tegen 2, Stockholm, Sweden 1st Int. Roaming Biennial of Tehran, Istanbul, Turkey International Mail Art Project 2008, Conceptual Continuity Supermarket 2008 Art Fair with Tegen 2, Stockholm, Sweden 2007 "Fear of god" co-exhibition, Hafriyat Karakoy, Istanbul, Turkey "Bodrum Film Festival", Bodrum, Mugla, Turkey "Jag, min husses hund" group exhibition, Tegen 2, Stockholm, Sweden "Nightcomers" project in the 10th Biennial of Istanbul, Istanbul, Turkey Scope NYC [PAM], Scope Art Fair, Lincoln Center, New York, USA 2006 co-exhibition "Labyrint" in Botkyrka Konsthall, Stockholm, Sweden Artist's "Sann dialog" ("Real dialogue") contemporary art activity has been started. Stockholm, Sweden Artist sent his videoperformance named as "Öppet brev till Migrationsverket" to Migrationsverket ("Open letter to Sweden Migration Board") 51', Stockholm, Sweden 2004 Artist given his art-object named as "För uppehållsstillstånd" to Migrationsverket ("For residence permission"), Istanbul, Turkey co-exhibition "Bridge from east to west", BBK Karlsruhe, Germany 2003 co-exhibition of AIAP "Hal/iç" with work name the "Difficult sleep". Kadir Has University, Istanbul, Turkey 2002 co-exhibition "Arts Plastiques" in METU Spring Festival at METU Congre Center, Ankara, Turkey co-exhibition "A travel into life" at Kargart, Istanbul, Turkey 2001 "Sometimes when I'm high, I watch TV", video performance screening, Dulcinea, Istanbul, Turkey Artist's "Solitudo" contemporary art activity has been started. A solo contemporary art exhibition with 210 participants: I want my mirrors. Dulcinea Istanbul, Turkey 2000 co-exhibition "Veritas Omnia Vincit", Istanbul, Turkey Artist's "I want my mirrors" contemporary art activity has been started, Istanbul, Turkey 1999 "2th Interbalcanic Symposium of Visual Arts" and co-exhibition, Samotrache/Greece 1998 "...self", solo exhibition. Dulcinea, Istanbul, Turkey co-exhibition "The Other", Istanbul, Turkey 1996 "Citypaintings", solo exhibition. Habitat II/NGO Forum '96 art activities, Istanbul, Turkey Publication of book of poems: "Limpin Bird" (Aksak Kus) (168 page, 81 poem, 81 picture), Istanbul, Turkey 1995 Fourth Biennial of Istanbul, Istanbul, Turkey co-exhibition "Young Activity/Borders and Beyong", Istanbul, Turkey 1991 Short film maker and director, ("Everything is as it is", 24', 16 mm. Included in TRT's "Young Cinematographers" programme), Istanbul, Turkey

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s